ÇOK EDEBLİYDİ


Öyle fazla idi ki, üstâdına edebi,
Yoktu böyle bir edeb gösteren onun gibi.

Diğer talebeler de hurmetliydiler, fakat,
O, hepsinden dahâ çok ederdi buna dikkat.

Hurmet ettiği için o herkesten ziyâde,
Üstâdından en fazla, o etti istifâde.

Hem çokdu ona karşı hüsnü zannı, sevgisi.
Üstâdının hakkında, şöyleydi düşüncesi:

(Onun gibi bir velî, öyle gelir ki bana,
Resûlullahdan sonra, az gelmiştir cihâna.

Yetişemedikse de gerçi Resûlullaha,
Çok şükür ki, kavuşduk bu gün "Bâkî Billâh"a.

Dinliyemedikse de Resûlün sohbetini,
Şükür ki, dinliyoruz "Bâkî Billâh"ınkini.)

Ona olan ihlâsı, edebi, düşüncesi,
Öyle yüksek idi ki, şaşırtırdı herkesi.

Onu, hem çok seviyor, hem de çok korkuyordu.
Onu çok az üzmeyi, "felâket" biliyordu.

Üstâdı bir gün ona, talebeden birini,
Gönderip, huzûruna çağırdı kendisini.

O talebe, gelerek İmâm-ı Rabbânîye,
Arz etti: (Efendimiz sizi istiyor) diye.

"İmâm" bunu duyunca, değişti rengi birden.
Korkulu bir hâl aldı, titredi edebinden.

Hâlbuki üstâdı da, onu "büyük" bilirdi.
Bunu, her vesîleyle herkese bildirirdi.

Yine o buyurdu ki: (Şu birkaç yıl içinde,
Büyük gâye olarak, tek şey vardı içimde.

İstedim ki, hak yolu herkese bildireyim.
Herkesi kurtuluşa, felâha erdireyim.

Bu çok hâlis gayretim, boşa gitmedi ancak,
"İmâm-ı Rabbânî"yi yaratdı cenâb-ı Hak.)

Bir gün "Bâkî Billâh"a bir genç gelip dedi ki:
(Talebeniz olmayı pek fazla isterim ki,

Bu tesavvuf yoluna girip gayret edeyim.
Çok kısa bir zemânda, nihâyete ereyim.)

"O gencin bu maksadı tahakkuk etsin" diye,
Gönderdi hemen onu "İmâm-ı Rabbânî"ye.

Buyurdu ki: (Ey Ahmed, geliyor bir tânesi.
Bu yolda, nihâyete ermektir tek gâyesi.

İstirhâmım şudur ki, beş altı günde yine,
Bu genci erdiresin yolun nihâyetine.)

Bu mubârek "Velî"nin himmetiyle, o kişi,
Başlayıp, birkaç günde temâm oldu bu işi.

"İmâm-ı Rabbânî"nin murâkabe ânında,
Kulağına, gâibden geldi şöyle bir nidâ:

(Tâ kıyâmete kadar, seni çok sevenleri,
Seni rehber edinip, yoluna girenleri,

Vâsıtalı ve yâhud vâsıtasız olarak,
Sana bağlananları, afv etti cenâb-ı Hak.)

Sonra, bu kimselerin bildirilip her biri,
Denildi ki: (Herkese ulaştır bu haberi.)